Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - BAŞAR BİBEROĞLU: </br>ŞARK KURNAZLIĞINA SON VEREREK </br>KONUYA AHLÂKİ BOYUTU İLE</br> BAKILMASI ŞARTTIR!!!
ŞEREF AYER </br>KOVULMADIKÇA </br>SARIYER İFLAH OLMAZ!!!
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

BAŞAR BİBEROĞLU:
ŞARK KURNAZLIĞINA SON VEREREK
KONUYA AHLÂKİ BOYUTU İLE
BAKILMASI ŞARTTIR!!!

BAŞAR BİBEROĞLU: </br>ŞARK KURNAZLIĞINA SON VEREREK </br>KONUYA AHLÂKİ BOYUTU İLE</br> BAKILMASI ŞARTTIR!!!
Başar Biberoğlu, gündeme dair önemli konular ile ilgili bir yazı yayımladı.
27.02.2023 / 09:36
İstanbul'un saygıdeğer iş insanlarından başarılı siyasetçi ve hukukçu Başar Biberoğlu, gündeme dair önemli konular ile ilgili bir yazı yayımladı.

Biberoğlu "Felaketler zinciri eğitim ile değişecek, zihniyetlerde inşa edilecektir" dedi...

BAŞAR BİBEROĞLU:


Tarihe baktığımızda belli dönemlerin belirli isimlerle anıldığını görürüz.

Bu isimlendirmeler genellikle dönemin öne çıkan olaylarından hareketle yapılır.

Mesela 12. yüzyıl savaşların yoğunlukta olduğu bir dönem olarak Savaşlar Çağı, 18. yüzyıl buluşların öne çıktığı dönem olması itibariyle Buluşlar Çağı ve 20. yüzyıl teknolojideki hızlı gelişmelere bağlı olarak Teknoloji Çağı gibi isimlerle anılmaktadır.

Bu noktadan hareketle yaşadığımız dönemi ise kanaatimce Felaketler Çağı olarak isimlendirmek yanlış olmayacaktır.

Zira iklim değişikliği ile beraber dünyada meydana gelen doğal afetlere bağlı yıkıcı olaylar, bu dönemi ayıran en önemli hadiseler olarak göze çarpmaktadır.

Özellikle ülkemizin son dört senedir hemen sene başında deprem, sel veya yangın gibi doğal afetlere bağlı felaketleri yaşaması bu dönemi neden felaketler dönemi olarak düşündüğümü izah eden en belirgin örneklerdir.

Yaşadığımız bu doğal felaketlerin sonucunda ortaya çıkan yıkım tablosu ise sadece doğal afetin değil, insan ihmalinin de felaketler çağı üretmede son derece etkili olduğunu her seferinde bize göstermektedir.

Biz Türkler nasıl ki felaket anında birbirimize kenetlenip güç aktarıyorsak bu gücü felaket olmadan önce birbirimizi “denetlemeye” yönelik olarak yeterince kullanamıyor olmamızı hayretle karşılamaktayım.

Malum olduğu üzere bulunduğumuz topraklar deprem ve erozyon gibi doğal afetlere açık bir yerdir.

Hal böyle olunca ülkemizde dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri “kentsel yapılaşma”dır.

İnşaat sektöründe dünyaca meşhur şirketleri olan bir ülkede hala çarpık kentsel yapılaşmadan bahsediyorsak bunda tabii ki iki temel mesele ortaya çıkmaktadır: Birincisi zihniyet, ikincisi ise cezai yaptırımların caydırıcı olmaması…



Zihniyet meselesi önemlidir. Çünkü düşünce yapısı değişmeden herhangi bir konuda ileriye gitmek mümkün olmamaktadır. O nedenledir ki bunca yaşananlardan sonra hepimizin “şark kurnazlığından” çıkıp konunun “ahlaki” boyutuna göre bakması şarttır.

Tabii belirtmek gerekir ki ahlaki bozukluğu giderecek en önemli etken de eğitimdir.

Eğitimi destekleyecek temel unsurun ise cezai yaptırımların ağırlığı olacağı kanaatini taşımaktayım.

Zira insanların yaptıklarının karşılığını göreceği yaptırımların olmadığı yerde ne yazık ki eğitimin kazanımlarının pekişmesi de zor olmaktadır.

Bunun acı örneklerini bizzat eğitimli insanların işlediği suçlarda görüyoruz.

Dolayısıyla yaşadığımız çağda felaketler zinciri devam edecekse bunların önüne çekilecek set, eğitim ile değiştirilecek zihniyetlerde inşa edilecektir.

O nedenle, hangi düşüncede olursak olalım, yaşanan felaketler hepimizi etkilediği için eğitimin kararlı ve sürekli bir politika ile devam ettirilmesi, ülkemizin geleceği açışından birinci öncelik olmalı, bu yolda birbirimize kenetlenmek milli vazifemiz haline gelmelidir.