Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - BAŞAR BİBEROĞLU </br>KANAYAN YARAYA </br>PARMAK BASTI!!! "AİDİYET"
ŞEREF AYER </br>KOVULMADIKÇA </br>SARIYER İFLAH OLMAZ!!!
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

BAŞAR BİBEROĞLU
KANAYAN YARAYA
PARMAK BASTI!!! "AİDİYET"

BAŞAR BİBEROĞLU </br>KANAYAN YARAYA </br>PARMAK BASTI!!!
Ünlü iş insanı, usta siyasetçi Başar Biberoğlu'ndan toplumun temel problemlerine dair çarpıcı bir yazı...
20.04.2022 / 10:35

Ünlü iş insanı, usta siyasetçi Başar Biberoğlu'ndan toplumun temel problemlerine dair çarpıcı bir yazı...

AK Parti'nin İstanbul'daki etkili isimlerinden Başar Biberoğlu, hem teşhis etti, hem de çözüm önerilerinde bulundu.

Toplumun kanayan yarasına parmak basan Biberoğlu, "ülkemizin birliğine ve aile bütünlüğümüzün korunmasına yönelik olarak, toplumun öz ahlak değerlerinin yeniden gözden geçirilmesi ve millet olarak bu bilinçle hareket ederek silkilenmemiz gerektiği kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Vatanımıza ve ailemize sahip çıkmanın en önemli olgusu, tabir-i caizse çimentosu tartışmasız 'aidiyet' duygusudur" dedi.



BAŞAR BİBEROĞLU:

“Aidiyet” meselesi Vatan sevgisini, aile bütünlüğünü, iş ahlakını ve aşk ile muhabbeti beraberinde getirir...

Bir birey eğer aidiyet duygusunu yeterli düzeyde benliğinde ve ruhunda özleştiremiyorsa? Geri kalan tüm yaşam fonksiyonları vücudun tamamını zehirlemeye odaklanır.

Hayatımızda "Aidiyet" kavramı bizim kimliğimizi oluşturan en önemli yaşam kavramıdır...

Kurumların da önemli sorunlarından biri “aidiyet” sorumsuzluğudur!!!

Sadece kurumların mı? Hayır.

Kurumdaki aidiyet konusuna gelene kadar ailede “aidiyet “konusu da uzun zamandır bir sorun.

Boşanmaların artması, gençlerin evden uzaklaşması, ebeveyn-çocuk çatışmalarının dozunun artması, suç oranların artması, hepsi birbirine bağlı konular.

Kendini ailesine ait hissetmeyen kişi çalıştığı kuruma ait hisseder mi?



KENDİNİ ÜLKEYE AİT HİSSETMEK

Kendisini ülkesine ait hissetmeyen kişi toprağına, ülkesine, bayrağına, insanına sahip çıkar mı? Ailesine, kuruma ait hisseder mi?

Bu aidiyetsizlik, kendini bir yere bağlı hissetmeme, kendini köksüz zannetme neden bu kadar arttı? Elbette cevapları var.

Biz köklü, geçmişi uzun yıllara dayanan dünya tarihini etkilemiş bir milletiz.

Çağ açıp çağ kapatan bir geçmişimiz var.

Başlangıcı konusunda tartışmalar olsa da Türklerin tarihi, dünya tarihinin önemli bir parçasıdır.

Gerçek tarihimizi bilerek, kim olduğumuzu fark etmek ve kendimize gelmek zorundayız.

Kimliğimiz, kültürümüz, geleneklerimiz, toplumumuza özgü güzellikler ve değerler suyun taşı delmesi gibi yavaş yavaş aşındırmakta.

Tehlikeli bir durum.

Bu toplumun köklerini inkar edip kötüleyenin kökü de zaten buraya ait değildir.

Belki kökü de yoktur.

Bugün bu tehlikeyi görüyoruz, fakat gelecek nasıl olacak?

Bu konuyla ilgili çalışmalar yaygınlaşmazsa bugün on yaşında olan çocuk veya bugün doğan çocuk 10 ve 20 yıl sonra nasıl bir toplum ve değerler içinde olacak?

Bugünün gençleri yarına hangi değerleri bırakacak?



HEYECAN, BİLİNÇ, DAVRANIŞ OLUŞMALI

Dünyanın gidişatı ortada. Toprak, bayrak, devlet ilelebet yaşamalı.

Bu topraklar kolay kazanılmadı.

Gelecek için mutlaka bir bilinç ve kim olduğunu hatırlama çalışması yapılmalı.

Üst başlık ülkemiz olmadıkça her çalışma boştur ve başkasına hizmet eder.

Başkaları da elbet boş durmayacaklar, daima faaliyet halindeler.

Bunu en küçük birimlerde bile fark etmek artık mümkün.

Kendini kurumuna ait hissetmeyen kişiler, aitmiş gibi sahte davranabilir mi? Bu da mümkün.

Elbette sahte davranışlar kendini ele veriyor ama kandırılması gerekenleri kandırıyorlar.

Ve unvan elde edip aslında başkalarına hizmet etmeye, bu topraklara ihanet etmeye devam ediyorlar.



YAŞAM ANLAYIŞIMIZ ÖNCE “BEN” DEĞİL, ÖNCE “ÜLKEM” OLMALI

Ülkesini seven, toprağına ve vatanına bağlı insan sayısı da az değil.

Ama yetmez.

Kökü, tarihi, geçmişi, kim olduğunu bilmek ve buna göre sahip çıkmak gerekir ki zorluklara dayanma gücü olabilsin.

Atalarımız böyle yaptı ve bu günlere geldik.

Bu özelliğimizin güçlenerek devam etmesi gerek.

Aksi takdirde iş dünyası kurumsal aidiyeti, ebeveynler ise aile içi aidiyeti sağlayacağız diye çırpınıp durur.

Konuyu üst başlıkta çözmek gerek.

Şimdi diyeceksiniz ki çocuklar ve gençlere anlatalım.

Anlatalım elbet.
Ne biliyoruz?
Ne anlatacağız?

Demek ki herkese anlatmalı ve her alanda, her kademede çalışan her meslek mensubu gerçek yaşam felsefemizi ülke ve devlet olarak benimseyerek işini yapmalı.

Yani beşikteki bebek, bu bilinçle büyümelidir.

Hep birlikte kendimize gelmemiz, geçmiş ve geleceği, üzerine bastığımız toprağın kutsallığını düşünerek hareket etmemiz gerek.

"Deniz bitti" demeden tehlikenin farkına varmalı ve adımlarımızı bu bilinçle atmalıyız.

Sözün özü; aidiyet meselesi bireysel, kurumsal, ülkesel olarak önemli.

Bu gün ve gelecekte de üzerinde çalışılmaya muhtaç bir konu.

Geç kalmadan bir heyecan ve gündem oluşturmalıyız. Biz her daim halk ile iç içe olan vatansever siyasetçiler, ortak akılla bir bütünsel çalışma içinde olmamız gerekli.

Daima üst başlığımız ülkemiz, toprağımız ve devletimiz olacak şekilde hareket etmeliyiz.