Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - Susan Mağdurlar, Bağıran Hırsızlar!
ŞEREF AYER </br>KOVULMADIKÇA </br>SARIYER İFLAH OLMAZ!!!
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

Susan Mağdurlar, Bağıran Hırsızlar!

Susan Mağdurlar, Bağıran Hırsızlar!
Süleyman Özışık Yazdı...
10.05.2019 / 10:39




İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.

Bin defa söyledim, bir defa daha söyleyeceğim.

YSK'nın aldığı karar doğru bir karardı zira AK Parti'nin sunduğu belgeler, seçimlerde Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlığının ve usulsüzlüğünün yapıldığını belgeliyordu.

Pek çok televizyon kanalında ve gazetede bu belgelerin detaylarını izleyip okuduk. Binali Yıldırım'ın aldığı oyların bazı ilçelerde başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere diğer adaylara yazıldığı yüzlerce ıslak imzalı belgede tespit edildi.

Seçimde sandık başında bulunması yasak olan 19 bin kişinin görev yaptığı isim isim belgelendi. İstanbul'un sadece 4 ilçesinde yapılan yeniden sayımda Binali Yıldırım'a verilen oyların haksız ve yersiz şekilde geçersiz sayıldığı görüldü. İstanbul’un sadece yüzde 10'unda yeniden sayılan oy sayımı sonucunda Binali Yıldırım'a 17 bin oy eklemesi yapıldı.

Geldiğimiz noktada, Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu arasındaki oy farkı, mikroskop ile görülebilecek bir seviyeye indi.

Böylesine büyük şaibelerin yaşandığı ve böylesine az bir farkın olduğu bir seçimi bir şey yokmuş gibi kabul etmek mümkün değildi.

Şimdi iptal kararı sonrası gelen tepkilere bakıyorum. Hırsızlıkla suçlananlar ve hatta hırsızlığı belgelenenler, yaptığı açıklamalarla ortalığı birbirine katıyor.

Kimin ne söylediğine tek tek göz atacak olursak...

Kararın açıklanmasının ardından, yolsuzluğun görülmemesini isteyen CHP'liler İstanbul'un pek çok ilçesinde balkonlara çıktı, tencere tava eylemi yaptı.

Bazı ilçelerde kimi gazeteci, sanatçı ve siyasetçilerin da kışkırtması sonucu Ekrem İmamoğlu'na oy veren insanlar sokağa çıktı, yürüyüş eylemleri yaptı.

Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlerin yenilenmesi yönünde karar veren YSK üyelerinin isimleri Meclis'teki toplantıda tek tek açıklayarak "Bunlar YSK içindeki çetedir" dedi ve onları hedef hâline getirdi.

İYİ Parti lideri Akşener, YSK'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçiminin yenilenmesi kararıyla, millet iradesinin çiğnendiğini belitti, YSK üyelerine "Zorbalar" yakıştırması yaptı.

Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Necdet Gökçınar “Ben hazırım, partimin kararını bekliyorum” diyerek Ekrem İmamoğlu lehine seçimden çekilebileceğini söyledi.

HDP'den "Yüksek Seçim Kurulu hukuku çiğneyerek, kendini inkâr ederek ve iktidar baskısına boyun eğerek, zerre kadar demokratik meşruiyeti olmayan bir karar almıştır" açıklaması geldi.

Sanatçı Athena Gökhan "10 Kasım 1938'den bu yana ilk defa bir siyasi; duruşu, doğruluğu ve ileri görüşü ile Atatürk'ten sonraki sancağı eline almıştır! Dönemler şartlarına göre değerlendirilir! Benim için ilkelerini benimseyişi, edebi ve kucaklaması ile bugünün Atatürk'üdür kendisi!" dedi.

Sol görüşlü yazılarıyla bilinen Nihat Genç "İmamoğlu'ndan bir Menderes oluştururlar” dedi.

İş dünyasından TÜSİAD, hiç ara vermeden "Seçimlerin yenilenmesinden dolayı kaygılı olduğunu" duyurdu. İş dünyasının en tıfıl insanları bile Ekrem İmamoğlu'na haksızlık yapıldığını söyledi.

Bergüzar Korel'inden Şahan Gökbakar'ına, şarkıcısından türkücüsüne, yönetmeninden figüranına varıncaya kadar herkes ama herkes bir şeyler söyledi.

Tekrar altını çizerek söylüyorum. Bütün bu açıklamaları, seçime şaibe bulaştırmış ittifakın yandaşları yaptı.

Peki seçimde oyları çalınan Cumhur İttifakı'nı destekleyen sanatçılar ne yaptı dersiniz?

Hiç!

Evet, hiç!

Bir teki bile "Durun yahu, ortada büyük bir hırsızlık ve yolsuzluk var. Seçimlerin yenilenmesi doğru bir karardır" demedi, diyemedi.

Resepsiyonlarda, özel davetlerde boy göstermeye gelince fotoğraf kadrajına girmek için birbirini ezen bu tayfadan bir tek kişi bile omurgalı duruş sergileyemedi.

Gazeteciler?

Bugüne kadar AK Parti'yi destekliyormuş gibi davranarak makam ve mevki sahibi olan kimi gazeteciler bir kez daha "mış" gibi davranarak sözde destek mesajları attı. Ama aynı gazeteciler kapalı kapılar ardında ya da dost sohbetlerinde, kaypaklık yapıp tam aksi yönde konuştu.

İş dünyası mı?

AK Parti'den ihale alan, AK Parti döneminde zenginliğine zenginlik katan devasa şirketlerin patronları âdeta teneşir uykusundaymış gibi davrandı.

Attıkları tek mesaj, yaptıkları tek yorum yok.

Bir teki bile çıkıp "Bize demokrasi masalı okuyanlar, hukuk dersi vermeye çalışanlar 27 Nisan muhtırasında, 367 garabetinde, AK Parti kapatma davasında, 17-25 Aralık'ta ve 15 Temmuz kanlı darbe ve işgal girişiminde neredeydi?" diye soramadı.

Zaman zaman AK Parti'nin neden kaybettiğini konuşuyoruz ya hani!

İşte bundan dolayı kaybediyor. Partinin sadece nimetlerinden yararlanan ama kahır zamanlarında ortadan kaybolanların baş tacı edilmesinden dolayı kaybediyor.

AK Parti'nin yeniden eski günlere dönebilmesi için bu yiyici ve faydasız tayfadan kurtulması gerekiyor.

Ebu Müslim Horasani ne demişti, tekrar hatırlayalım;

"Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşmanları asla dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dostlar zamanla düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu” demişti.

Evet, bugün AK Parti'nin yıkıldığı falan yok ama içinde olup yanında olmayan bu tayfayla yoluna devam etmesi durumunda aynı akıbeti yaşamaktan kurtulamayacak.

Hâlâ bir çıkış yolu varken, Erdoğan'ın harekete geçmesi ve gerekeni yapması gerekiyor.