Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - “TEK KOALİSYON OLACAK: </p>MİLLET-AK PARTİ KOALİSYONU”
ŞEREF AYER </br>KOVULMADIKÇA </br>SARIYER İFLAH OLMAZ!!!
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

“TEK KOALİSYON OLACAK:

MİLLET-AK PARTİ KOALİSYONU”

“TEK KOALİSYON OLACAK: </p>MİLLET-AK PARTİ KOALİSYONU”
7 Haziran'da gerçekleşecek seçimlerle ilgili Sarıyer'in Tanınmış ve sevilen simalarından Ali Rıza Zaman'la bir röportajımız oldu.
06.06.2015 / 14:39


Ali Rıza Zaman’la seçim röportajı...

-Muhalefetin eğitim sisteminde değişiklik planlarını nasıl yorumluyorsunuz?

Esasında muhalefet partileri eğitimle ilgili vaatte bulunmuyorlar. Söyledikleri ile yaptıkları, yapmaya çalıştıkları sadece yeniden kesintisiz eğitime, İmam Hatip Ortaokullarının kapatılmasına, din derslerinin müfredattan çıkarılmasına hatta İHL mezunlarına katsayı uygulamasına tevessül ediyorlar. Çünkü biliyorlar ki manevi eğitimi içinde barındıran, değerlerini yaşayan vatandaş sayısı artıkça onların oyu azalıyor. Bu yüzden de eğitimin içini boşaltıp sandıkların içine kendi oylarını doldurmayı düşünüyorlar. Vah ki vah... Kendi milletine, vatandaşına “onlar bunu anlamaz” stratejisini uygulayan bir siyasi zevat var kaşımızda. Ama 7 Haziranda bu siyasi zevatı milletimiz seçim zayiatı olarak tescilleyecektir.

“TEK KOALİSYON OLACAK: MİLLET-AK PARTİ KOALİSYONU”

- Sizce karşı medyada gündeme getirilmeye çalışılan koalisyon senaryoları tutar mı?

Millete karşı bu söz konusu medyanın anlayamadığı husus milletimizin AK Parti’yi, Yeni Türkiye, Büyük Türkiye hedeflerine ulaşmak için desteklediğidir. AK Parti hareketini, fikirlerinde uzlaştığı, sivilleştirici, özgürleştirici ve demokratikleştirici zeminden beslenen bir siyasi erdem hareketi olarak gördüğüdür. Dolayısıyla Türkiye koalisyon hükümetleri devrini, milletimizin AK Parti eliyle gerçekleştirdiği yüksek oy yüzdeli AK Parti iktidarıyla sona erdirmiştir. Türkiye’de bundan sonra artık tek bir koalisyon olacaktır. O da 2002’den bu yana devam eden millet ve AK Parti arasındaki koalisyondur.

7 Haziran’da milletimiz AK Parti ile yoluna devem edecektir. 2023, 2053 ve 2071 vizyonlarıyla bölgesinde lider, oyun kurucu küresel bir aktör, Yeni Türkiye’yi inşa edecek, “dünya beşten büyüktür” anlayışıyla da adalet değeriyle dünya düzeninin ihyasına öncülük edecektir.

“KUMPASÇILARDAN VE TEZGAHÇILARDAN 7 HAZİRAN’DA KURTULACAĞIZ”

- Paralel yapı ile mücadele konusunda neler söylemek istersiniz?



İlk sorunuza verdiğim cevapta şunu söylemiştim: İstiklal için, istikrar için ve istikbal için AK Parti ile yola devam demiştim. Bunu, bu soruda açalım. Paralel yapı dediğimiz oluşum esasen milletimizin geleceğini, ecdadımızın şanlı mücadelesi ile elde ettiğimiz istiklalimizi hedef alıyor. Bahsettiğimiz yapı bunun için istikrar bozulsun, istiklal yok olsun stratejisi ile hareket ediyor. Milletimiz yıllarca “insan yetiştiriyorlar” diyerek bu yapıya maddi ve manevi, fikri ve ameli destek verdi, imkân, sağladı, fırsat sundu. Ancak ortaya çıkan belgeler ve ulaşılan bilgiler göstermektedir ki; bu yapı millete insan yetiştirmenin değil kirli hedefleri için devlete adam yerleştirmenin peşinde koşmuş. Türkiye’ye gelemeyen şahısların kriptolu sohbetleri üzerinden yeni Türkiye’ye tahammül edemeyen bir yapıya dönüşmüştür. Bu yapı, İsrail’i otorite kabul ederken, İsrail’e “one minute” diyen siyasi iradenin liderini otoriterlik ile suçluyor. Dinlemedikleri adam, kaydetmedikleri alan bırakmamış, işin vahim tarafı hangi küresel lobilere, hangi istihbarat örgütlerine hizmet ettiği, yanaştığı gün gibi ortaya çıkan bu yapı ile devletimiz ve AK Parti hükümetimiz mücadele ederken, iktidara talip olduğunu ifade eden siyasi partiler bu yapı ile menfaat müzakeresi yapmayı tercih ediyor. İhanetin asli faili olan bu yapı ile müzakere edenler en hafif tabiri ile ihanetin fer’i iştirakçisidir. Şunu kesin olarak söyleyelim ki; Türkiye 7 Haziran seçimleri ile birlikte millete kumpas, devlete tezgâh kuran paralelden ve onun paralı erlerinden mutlak kurtulacaktır.

“BİRİLERİ ÇÖP SEPETİNİ KARIŞTIRIYOR”

- Çözüm süreci sizce hangi aşamada?

Türkiye’de darbeye ve vesayete hevesli insanlar, örgütler, partiler ve sermaye grupları hala var. Bunu Gezi olayları, 17 ve 25 Aralık olayları ile gördük. Ancak onların unuttukları bir şey var:Artık milletimiz ve AK Partimiz ne darbeye ne vesayete, ne cuntaya ne de muhtıraya fırsat vermez. Kişi veya kurumların darbe isteğini engelleyemeyiz ama darbe riskine de tahammül edemeyiz. Bugünlerde yine belki birileri tarihin çöp sepetine gönderdiğimiz vesayeti yeniden tesis için çöp sepetini karıştırıyor; Bunun için geri dönüşüm tesisi kuruyor. Milletimiz vesayet için kurulacak geri dönüşüm tesisini 7 Haziran’da yıkacak; Vesayet çöplüğü karıştıranlar da düzelmezlerse onlarda kendilerini tarihin çöp sepetinde bulacakardır.

“7 HAZİRAN ANAYASA REFERANDUMU GİBİ OLACAK”

- Sivil ve yeni anayasa konusunu çok önemsiyorsunuz. Türkiye arzu edilen ‘milletin anayasası’na ne zaman ve nasıl kavuşacak?

Bir tarihi gerçekliği ifade edelim 1921 Anayasası’nı bir tarafa koyarsak bu ülkede hüküm süren anayasalar hep millete rağmen yazılmıştır. AK Parti’de bu anayasalara rağmen millet iradesini öncelemiş yeni Türkiye’yi hedeflemiştir.

Mevcut darbe anayasası varlığını sürekli hatırlatan, sivil siyasetin ufuk yolculuğunu tıkayan, milletle kucaklaşmayı risk sayan, kurumsallaşmış bir vesayet aparatıdır. Bu yüzden sivil, demokratik, özgürleştirici “Yeni Anayasa”yı hem en önemli hem de öncelikli vaatlerimiz arasında sayıyoruz. Bu yüzden bir başka partinin desteğine ihtiyaç olmadan, nazına katlanmadan, fırsatçılığına maruz kalmadan sivil yeni anayasa yapmak için milletimizden tek başına anayasa yapacak bir meclis çoğunluğu talep ediyoruz. 7 Haziran bu yönü ile yeni anayasa istiyor muyuz istemiyor muyuz referandumu olacaktır. Ve görünen o ki, milletimiz hükümete Ak Parti’yi, hedefe yeni anayasayı layık görerek yeni anayasa ve yeni Türkiye diyecektir.

Yeni anayasa vesayet döneminin külliyen bitiş, yeni Türkiye’nin de inşasının başlangıç manifestosu olacaktır.

- Muhalefetin özellikle de CHP’nin başkanlık sistemine karşı olmasını nasıl yorumlamak lazım?

Muhalefetin bilhassa CHP’nin Başkanlık Sistemi’ne yönelik diktatörlük iddiası akıllara “kişi herkesi kendi gibi bilir” sözünü getiriyor. Kolay değil kendi tarihinde milli şef ayıbını barındıran bir parti Başkanlık Sistemi’ni ancak böyle değerlendirebilir.

Başkanlık Sistemi’nde yürütme erkinin tek kişiden (Başkan’dan) oluşması üzerinden, sistemin tek adamlık ve otoriteryen yönetim riski içerdiği bildik çevreler tarafından söylenmektedir. Bu eleştiriyi yapanlara sormak gerekir:

“Ulu Önderlik” ve “Milli Şeflik” gibi anayasada yer almadığı halde tek adamlık süreçleri Parlamenter Sistem içerisinde nasıl hayat bulmuştur? Milli Şeflik döneminde, İsmet İnönü’nün hem CHP Genel Başkanlığı hem de Cumhurbaşkanlığı gibi iki sıfatı üzerinde nasıl taşıyabilmiştir?

İktidarı elinde bulundurduğu dönemlerde yasal ve anayasal sınırları olmayan “Başkan Sistemi” evrelerini yaşatan CHP’nin, anayasal çerçevesi çizilmiş/anayasa içerisinde düzenlenecek ve önümüzdeki yüzyılda Türkiye’nin yönetilebilirliğinin olmazsa olmaz şartı olan Başkanlık Sistemi’ne karşı çıkması manidardır.

“CHP PALAVRA SİYASETİNE SOYUNDU”

- Muhalefet partilerinin özellikle de CHP’nin seçim vaatlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu seçimde genel anlamda bütün muhalefet partilerinin özellikle ekonomik vaatlerinde “kim ne veriyorsa beş fazlası bizden” mantığı hâkim. Ben de buna takı atma siyaseti diyorum. Muhalefet partilerinin ekonomiye ilişkin seçim vaatlerinde bu durum açıkça görülüyor. Ana muhalefet partisi CHP ise bildiğimiz CHP. Bu seçime kadar laik sopasıyla karanlık geliyor ha diyerek milleti esir almaya çalışan bir partiden söz ediyoruz. Bu parti 7 Haziran seçimlerinde özünü kaybetmeden sadece görüntü ve şekil değiştirmiş palavra siyasetine soyunmuştur. Kim ne veriyorsa beş fazlası bizden siyasetine dönmüştür. Eski Türkiye’de fötr siyaseti meşhurdu şimdi noter siyaseti var. Neden? Çünkü CHP’nin geçmişi ortada milletimiz onlara inanmadığı için noter siyasetine başvuruyorlar. Kılıçdaroğlu’na kaynağın ne diye sorduklarında benim bir başarı hikâyem var diyor. Nedir o başarı hikâyesi diye baktığımızda; SSK Genel Müdürlüğü yaptığı 90’lı yıllarda SSK’yı batırdığını görüyoruz, yani batırma uzmanı bu arkadaş. Ayrıca geceden sabaha maaş kuyruklarında ölen emekli vatandaşlarımız ile ilaç kuyruklarında bekleyen insanları görüyoruz. Lakin “yalancının mumu yatsıya kadar yanar”der atalarımız, onlarınki de 7 Haziran’a kadar. Bunlara gereken cevabı milletimiz 7 Haziran’da şiddetli bir şekilde verecektir.